Farklılıklarımız zenginlik kaynağımız

Tűrkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gűl Nisan ayı içinde Hollandayı ziyaret etti. Ziyaretin amacı Türkiye ile Hollanda arasındaki ticarive diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamalarını resmi olarak başlatmaktı.

Hem Hollanda kraliyeti hem de hűkűmeti bu ziyarete gerektiği gibi ilgi ve itina gősterdi. Cumhurbaşkanı Gűl gerçekten çok gűzel ağırlandı; şanına layık bir proğram yapıldı. Medyada gereken ilgiyi gősterdi. Hollanda genelinde bu ziyaret çok műsbet karşılandı diyebiliriz. Ne var ki, bir kesim sineğin kűçűk olup mide bulandırması gibi bu geziyi bulandırma teşebbűsűnde bulundu. Bu kesim aşırı sağı temsil gayretinde olan PVV partisi ve lideri Wilders’dan başkası değildi. Bu űst dűzey ziyaretin gerçekleşmemesi için çok őnceden kara propagandaya başlayan Wilders ve ekibi, engelleyemedikleri bu ziyareti akamete uğratmak içinde ellerinden geleni yaptılar. Tabi bunda başarılı olamadılar. Başarılı olamadıkları gibi hem Limburg eyaleti bőlgesel hűkűmetinden çekilmek zorunda kaldılar hem de ulusal hűkűmetteki őnemli pozisyonlarından mahrum kaldılar.Bundan sonra dışardan derstek verdikleri ulusal hűkűmeti bir kukla gibi oynatamayacaklar. Gerçi VVD ve CDA partileri bu kukla olma durumunu fazlasıyla hakediyorlardı ama bu konu başka bir yazının konusu. Hűkűmetin dűşmesine çok sevinmeme karşın, bu arada olan Hollanda’ya ve burada yasayan hepimize oldu demek durumundayım. Çűnkű hűkűmet dűştű; Eylűl ayında erken seçim var. 2013 bűtçesi alelacele geniş bir koalisyon tarafından hazırlanıp kabűl gőrdű ama Eylűl ayında seçimlerin yapılacak olması bu bűtçeye gűveni sarsıyor. Buda hemen her alana menfi tesir ediyor. Hollanda’nın son yıllarda darbe yemiş uluslararası imajının biraz daha darbe yemiş olmasıda işin cabası. Buna sebep olan Wilders ise şimdilerde Amerkida New York şehrinde yeni kitabını tanıtmakla meşgűl.

Hollanda’da bu kadar rezalete imza atmış, űlkeyi çok zor duruma dűşűrműş bir insanın hiç utanmadan ve sanki hiçbirşey olmamış gibi kitap tanıtım toplantısında dűnyadaki bűtűn műslűmanlara çağrı yapıp ‘islamı terk etmelerini’ istemesi ayrı bir garabet. Belki oda kendisinden őnce İslama savaş açan Ayaan Hirsi Ali gibi Amerikaya yerleşir diye dűşűnűyorduk ama o Hollanda’ya gelip Eylűldeki seçimlere hazırlanacağını sőyledi. Bekleyelim seçimler nasıl geçecek ve aşırı sağcılar ne kadar oy alacak. Umarım őzellikle Danimarka’daki ve Hollanda’daki ırkçı gelişmelerden sağcı seçmenler ders çıkarır. Burada ırkçı partilerin yanında diğer partilerede bűyűk gőrev dűşűyor. Hollanda’da yaşayan ‘yabancıları’ őtekileştirme sőylemlerinden; politikalarından uzak durulması gerekiyor. Ayrımcılığın bir insanlık ayıbı olduğunun bilincinde olarak ayrımcılıkla aktif műcadele edilmesi gerekiyor. Bunun yanında ise farklılıklara tolerans gösterme yerine yabancıların ve farklı kűltűr ve dűşűncedeki insanların toplum tarafından kabullenilmesi gerekiyor. Bu son sőylediğimiz zihinlerin değişmesiyle olabilecek birşey. Bőyle birşey olduğunda farklılıklar bir tehdit unsuru olmaktan çıkıyor ve toplum için bűyűk bir zenginlik kaynağı oluyor. Farklılıklarımız gercektende zenginlik kaynağımız aslında; keşke herkes bunu gőrebilse, hayat daha gűzle olur o zaman.

Platform dergisi

Denk Ramazan Bayramı