Kusursuz Yüzlerin Ardındaki Gerçek...

Kusursuz Yüzlerin Ardındaki Gerçek: Kalıba Sığmayan Güzellikler

 

Funda İLERİ


Son yıllarda, medya ve eğlence sektöründe daha geniş kapsamlı ve çeşitlilik odaklı bir bilinçlenme ve dahil etme çabası gözlemliyoruz. Popüler kültürün yaydığı mesajları eleştirel bir bakış açısıyla incelemeye devam etmek önem taşıyor.

 

Son zamanlarda, gösterime yeni giren “Barbie filmi”, güzellik ideali üzerine tartışmalara yol açtı; çünkü farklı etnik kökenden gelen kadınların güzellikleri yeterince dikkate alınmadı ve hatta yeni Barbie filminde oluşturulan güzellik ideali ile bu kadınlar göz ardı edildi.

 

Filmde, “mükemmel kadın” stereotipi sunuluyor: Sarı saç, mavi gözler, ince bir vücut ve geleneksel olarak ideal kabul edilen diğer özellikler... Barbie'nin her zaman gerçek dışı vücut oranları ve dış görünüş özelliklerine sahip olduğunu biliyoruz ancak bu herkesi kapsamayan bir güzellik anlayışının tanıtılmasının, herkesi temsil etmeyen sınırlı bir güzellik vizyonunu teşvik ettiği gerçeğini unutmamak gerekiyor.

 

Etnik kökenli kadınlar da dahil olmak üzere, bir grup kadın, kendilerini bu “ideal” imajın dışında hissediyor. Bu dışlayıcı yaklaşımın, genç kızların ve kadınların güzellik algısına ve toplumun geneline nasıl etki edebileceğini iyi analiz edebilmek önemli; çünkü bu, onların, bu imaja uymadıklarında “yeterince güzel olmadıklarına” inanmalarına neden olabilir.

 

Yapımcıların, eserlerinin, gençlerin özgüvenine ve toplumun geneline nasıl etki edebileceğinin bilincinde olmaları hayati önem taşır. Sadece tek bir güzellik ideali teşvik edilirse, gerçek dünyada gördüğümüz zengin güzellik çeşitliliği görmezden gelinmiş olur.

 

Son yıllarda medyada daha fazla farklı vücut tiplerine, cilt renklerine ve kültürel geçmişlere sahip kadınların temsil edildiğini görmek ise memnuniyet verici. Ancak gerçek bir kapsayıcı toplum oluşturmak için daha ileri gitmeliyiz; her bir bireyin dış görünüş özelliklerinden bağımsız olarak değer gördüğü bir toplum yaratmalıyız.

 

Yapımcıların, çeşitli güzellikleri gösteren hikayeler anlatmaları ve gerçek dünyayı temsil eden karakterler yaratmaları gerekiyor. Genç kızların ve kadınların, güzellik farklılığını ve çeşitliliğini gördükleri ve onlara ilham veren rol modellerle büyümeleri de bu açıdan önem taşıyor.

 

Aynı şekilde, ebeveynlerin, eğitmenlerin ve toplumun genelinin, olumlu bir güzellik algısının ve kapsayıcı bir yaklaşımın önemini anlatmaları ve teşvik etmeleri gerekiyor. Genç insanların, dış görünüşleri ne olursa olsun, kendilerine güvenen bireyler olarak yetişmeleri için çeşitlilik, kapsayıcılık ve sağlıklı bir özgüven hakkında konuşmamız şart.

 

Sonuç olarak, yeni Barbie filmiyle sunulan sarı saçlı ve mavi gözlü güzellik ideali, her renk ve etnik kökenden kadınların güzelliklerini göz ardı eden bir anlayıştır ve kapsayıcı bir mesajı teşvik etmek için kaçırılmış bir fırsattır. Gerçek güzellik sınır tanımaz ve etnik köken ayırmaz.

 

Bu dikkatsiz ve sınırlayıcı güzellik ideallerinin yerine, Barbie filmleri ve benzeri yapımlar, birbirinden farklı vücut tiplerine, etnik kökenlere ve kültürel geçmişlere sahip karakterlerle daha geniş bir kitleyi temsil etmeli. Karakterlerin sahip olduğu çeşitlilik, izleyicilerin, temsil edildiklerini hissetmelerine yardımcı olur ve birbirimizi anlamaya, birbirimize saygı göstermeye ve birlikte güçlenmeye yönlendirir.

 

Ayrıca, Barbie filmlerinin hikayeleri de güzellik ideallerini yeniden düşünmemize ve çeşitli güzellik tanımlarını yansıtmamıza olanak sağlamalıdır. Gerçek güzellik, fiziksel özelliklerden çok daha fazlasını içerir; kişiliğimiz, yeteneklerimiz, tutkularımız ve iç dünyamız da güzelliğimizin bir parçasıdır. Genç izleyicilere, kendi özgünlüklerini önemsemeleri ve kendilerini oldukları gibi sevmeleri gerektiği mesajını ileten güçlü kadın karakterler sunulmalıdır.

 

Aynı şekilde, filmlerdeki karakterlerin karşılaştığı zorlukları ve başarıları, güzellikle ilgili baskıları ve güzellik standartlarına karşı nasıl mücadele ettiklerini göstererek, genç izleyicilere güçlü bir özgüven ve içsel güzellik mesajı iletmelidir. Böylece, gençler güzellikleri konusunda kendilerine güvenebilecek ve başkalarının güzelliklerini de takdir edebilecek bir bakış açısına sahip olurlar.

 

Bunun yanı sıra, yapımcılar ve medya şirketleri, yapım süreçlerine farklı etnik kökenlerden ve kültürel geçmişlerden danışmanları dahil ederek, hikayeleri ve karakterleri daha gerçekçi ve kapsayıcı bir şekilde sunabilirler. Bu şekilde, filmler ve diğer medya içerikleri, toplumun gerçek çeşitliliğini daha iyi yansıtabilir ve izleyicilere daha kapsamlı bir dünya sunabilir.

 

Sonuç olarak; Barbie filmleri ve benzeri yapımlar, güzellik ideallerini sorgulamalı ve sınırlamamalıdır. Güzellik, tek bir kalıba sığmaz ve her bireyin kendi güzelliği vardır. Film yapımcıları, genç izleyicilere güçlü bir kapsayıcılık ve özgüven mesajı iletmek için farklı vücut tiplerine, etnik kökenlere ve kültürel geçmişlere sahip karakterleri ön plana çıkarmalıdır. Böylece, gençler kendilerine ve başkalarına olan güvenlerini artırarak, çeşitliliği benimsemiş bir toplumun parçası olabilirler. Yaratıcılar ve izleyiciler olarak hepimiz, medyanın güzellik ideallerini şekillendiren etkisini anlayarak ve çeşitliliği kucaklayarak daha kapsayıcı bir dünya inşa etmek için birlikte çalışmalıyız.

Platform dergisi

Denk Ramazan Bayramı