Funda İleri’nin konuğu, Gülay Fitoz

Funda İleri’nin konuğu, yardım ve dayanışma öncüsü Gülay Fitoz

 

Kadın Dergisi yazarlarından politikacı Funda İleri, yardımsever Türk kadını Gülay Fitoz ile yaptığı röportajı ilginize sunuyoruz.

 

 

FUNDA İLERİ İLE KADIN BÜLTENİ 

Konuk: GÜLAY FİTOZ

 

Dünyada yaşanan ekonomik, siyasal ve toplumsal krizler sonucunda Türk kadınının hayatta kalma mücadelesi daha da zorlu hale geldi. Araştırmalar gösteriyor ki, kadınlarımız; doğal afetlerin, orman yangınlarının, salgın hastalıkların, terör olaylarının, ekonomik krizlerin ve ayrımcılığın toplumdaki etkisini çok daha derinden hissediyor. 

 

Peki ama neden?

 

Bu sorunun cevabını Gülay FİTOZ ile birlikte arayacağız.

 

“Gülay FİTOZ kimdir?” sorusuna, onun aktif olduğu alanları ve bu alanlardaki sıfatlarını söyleyerek cevap vermek en doğrusu olacaktır: NP2E'nin kurucusu ve başkanı; ulusal insan hakları alanında yönetim kurulu üyesi; program/proje yöneticisi; danışman; STK'larda, çeşitli kurumlarda ve hükümetlerde görev yapmış bir eğitmen (ATRIA, UNESCO, Sudan'daki Hartum Üniversitesi, Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü, Hollanda Krallığı Ankara Büyükelçiliği, YWCA-NL); çeşitli aktivitelerin ve uluslararası ağların başlatıcısı olan son derece aktif bir Türk kadını. Kadın ve Gençlik Vakfı’nı da kurmuş olan ve insan haklarını araştırmaları yapan Gülay FİTOZ, derneğiyle birlikte, insani yardım gerektiren alanlardaki çalışmalarıyla, pek çok yardım ve dayanışma projesinde öncülük yapan bir Türk kadını, aynı zamanda.

 

Funda İLERİ: Araştırmalara göre, doğal afetler gibi kriz durumlarında en fazla kadınlarımız etkileniyor. Bunun nedeni konusunda ne düşünüyorsunuz?

 

Gülay FİTOZ: Doğal afetlerin getirdiği acı sonuçların farklı bir boyutu var: Ansızın oluyor her şey. Gözünüzü kapatıyorsunuz ve açtığınızda sizin için dünya değişmiş: Yıkım, ölüm, çığlıklar, yaralanmalar, sürrealist bir dünya… Doğal afetler ve konumuz olan deprem, herkesi etkiliyor elbette. Erkeğini, kadınını, engellisini, gencini, yaşlısını... Fakat herkesi farklı etkiliyor. Dolayısıyla, herkesin ihtiyaç duyduğu destek, farklı oluyor. Bu tür durumlardan daha çok ve daha derinden etkilenen gruplar oluyor. Bunlar da kadınlar ve kızlardan oluşuyor. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, çocukların ve kadınların bu gibi afetlerde ölme ihtimali, erkeklerden 14 kat daha fazla. Mesela, Hint Okyanusu’nda ölen 230.000 kişinin %70’i kadınlardan oluşuyor.

 

Funda İLERİ: Peki, kadınlar neden daha fazla ve daha derinden etkileniyorlar? 

 

Gülay FİTOZ: Temel fiziki ihtiyaçlar dediğimiz “ilk yardım, sağlık bakımı, yiyecek, içecek, kalacak yer” gibi ihtiyaçlar herkes icin geçerli. Kadınlar açısından, bunlara ek olarak, “hijyen, mahremiyet ve güvenlik” ihtiyacı da son derece önemli. 

 

Deprem gibi doğal afetlerin kadınların psikolojik ve sosyal dayanıklılıklarını nasıl zedelediğini ve onların insani haklarının nasıl ayaklar altına alınması riski taşıdığını; dolayısıyla, depremin kadınları neden daha derinden etkilediğini örneklerle kısaca açıklamak istiyorum:

 

–Krizlerden, büyük şoklardan ya da doğal afetlerden hemen sonra kadınların ve kızların maruz kaldığı şiddet, taciz, hatta kadın ticareti gibi vakaların sayısında ciddi artışlar görülüyor. Birçok araştırma bunu net bir şekilde gösteriyor. Özellikle kız çocukları ve genç kızlar bu açıdan büyük risk altındalar.

 

–Birleşmiş Milletler’in raporuna göre; 11 ili etkileyen depremde, şubat ayı itibarı ile yaklaşık 226.000 kadının hamile olduğu açıklandı. Hamile, lohusa, ve emziren kadınların, enkaz altında ya da enkazdan kurtarıldıktan hemen sonra doğum yapmış olan veya deprem şokundan dolayı düşük yapmış olan kadınların kendilerinin ve bebeklerinin özellikle ruhsal sağlıklarına aldıkları darbe, başka bir şeye benzemez. Kaldı ki, afetlerde çoğu zaman doğumhaneler de hasar görüyor ya da buralara erişim son derece zor olabiliyor. 

 

Bunun yanı sıra, bölgeye has belirli realiteler de göz önüne alındığı zaman deprem gibi felaketlerin kadınlar üzerindeki etkisinin daha derin ve daha büyük olması kaçınılmaz hale geliyor:


-Çok erken yaşlarda zorla evlendirilen kızların oranı, deprem bölgelerinde diğer bölgelerden çok daha yüksek. Krizlerden, afetlerden önce zaten var olan eşitsizlik ve haksızlıklar kriz dönemlerinde yükseliş gösterdiği için zorla ve erken yaşlarda yapılan evliliklerin oranında artış ihtimali de çok daha yüksek oluyor. Özellikle, ekonomik açıdan da büyük kayba uğramış ailelerin kızları ve afet sonucunda yetim kalmış kız çocukları bu gibi durumlarda çok daha savunmasız hale geliyorlar.


-Son deprem felaketinden etkilenen bölge, mülteci sayısının da en yüksek olduğu bölgelerden biri. Şimdi düşünün: Savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınmış bir kadın veya kız çocuğu, kendi ülkesinde bir yıkım yaşamış zaten; yerini yurdunu bırakmış ve dilini bilmediği yabancı bir ülkeye sığınmak zorunda kalmış. Bunun üzerine depremin yıkıcı etkileri de eklenince mülteci depremzede kadın ve kızlar çifte travma yaşamış oluyorlar ve onlar açısından, yaşam mücadelesi vermek çok daha zor bir hale geliyor. Dolayısıyla, en mağdur durumda olanlar, bu durumdaki mülteci kız kardeşlerimiz oluyor.


-Maalesef şuna da değinmek zorundayım: Kadınlara destek ulaştırmak konusunda ve kadınların, destek taleplerini dile getirmelerinde bazı engeller ortaya çıkıyor; çünkü kadın gönüllüler ve kadın görevlilerin sayısı da erkeklere oranla oldukça yetersiz kalıyor.

 

Hollanda’da toplanan büyük miktardaki paranın, depremzede nüfusun yarısını oluşturan kadınlar için kullanılması gerektiğine inanıyoruz

 

Funda İLERİ: Hollanda’da bu konuda neler yapılabilir?  

 

Gülay FİTOZ: Kadınların ve kızların acılarını hafifletmek, yaşam mücadelelerini desteklemek ve dayanıklılıklarını artırmak için temel, sosyal, psikolojik ve ekonomik ihtiyaçlarını hem kısa, orta ve uzun vadeli olarak karşılamak gerekiyor. Deprem, ana akım medyada bir zaman sonra aktüalite değerini kaybetse bile orta ve uzun vadeli yardımların sürdürülmesi gerekiyor.  

 

Bu derece kompleks bir durumda tarafsız, çıkarsız, insan merkezli ve kadına duyarlı yardımları sağlamak için dikkate alınması gereken noktalardan birkaçı:

 

•Mali destek: Hollanda’da toplanan büyük miktardaki paranın, depremzede nüfusun yarısını oluşturan kadınlar için kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Şu an bu para; Oxfam Novib, Kerk in Actie, Rode Kruis gibi birkaç büyük sivil toplum kuruluşuna aktarılıyor. Biz, Hollanda merkezli kadın kuruluşları olarak, Hollanda Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı’dan ve Ticaret Komisyonu’ndan, toplanan paranın bir kısmını “kadına duyarlı destek için” önceden net bir şekilde belirlenmesini talep ediyoruz. 

 

•Kadinin derdinden, kadın anlar: Depremzede kadınlara sağlanması gereken desteğin onlara ulaşmasını engelleyen faktörleri tamamen ortadan kaldırabilmek için kadınlara yakın ve hassas bir yaklaşım gerekiyor ve bu yaklaşımı da ancak kadın gönüllüler ve yardım görevlileri sağlayabilir. Eğer Hollanda’dan bir yardım eli uzatılıyorsa,  Hollanda merkezli kadın kuruluşları, Türkiye’deki yerel kadın kuruluşları ve kadın gönüllülerle, depremzede kadınlara destekte bulunmanın en doğru yaklaşım olduğu görüşündeyiz.

 

Hatta, desteğin kalıcı ve uzun vadeli olması için bu desteği sağlayan kadın gönüllü ve görevlilerin, depremzede kadınların dilini, dinini bilen, örf ve adetlerine saygıyla yaklaşan kişiler olması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü Türk ve Müslüman kadınları özellikle bu konuda hassastır. Genel olarak maskülen bir yapısı olan büyük sivil toplum kuruluşlarının kadınlara ve onların yerel geleneklerine gereken hassasiyeti ve anlayışı gösteremediklerini, kendi tecrübelerimize ve yapılan araştırmalara dayanarak, net bir şekilde söyleyebiliriz.

 

Funda İLERİ: Sorularımı yanıtladığınız için teşekkür ederim.

 

Gülay FİTOZ: Hollanda’da ilk ve tek olan yakından takip ettiğimiz  Kadın Dergisi’nde bana bu fırsatı verdiğiniz için size ve Kadın Dergisi ekibine teşekkür ederim.

Platform dergisi

Denk Ramazan Bayramı