Yeni Avrupalıların ve Göçün Bir Hikayesi

Avrupa'nın dun olduğu gibi bugün de yeniden dogması ve hayat bulması dinamizmi yüksek göçmen çocuklarına fırsat verilmesine bağlı. Avrupa'nın bu yetenekleri kazanması için geçmişte olduğu gibi çok uzaklara bakmasına gerek yok; kendi içine, yakınına bakması yeterli olacaktır... Yarının Avrupa'sını kuracak dinamik kadronun islenmeyi bekleyen genç dimağları ve cevherleri bugün Avrupa topraklarında sadece keşfedilmeyi bekliyor...
 

İşçi olarak gelen göçmenlere konuk, misafir işçiler (gastarbeiders) deniyordu. Pek çoğu yeterince eğitimli olmayan, kırsal kesimden gelmiş ihsanlardı. Yabancı dil bilmeyen, sadece yeterince para kazanıp ülkelerine geri dönmek niyeti ile gelmişlerdi Bati Avrupa ülkelerine. Bu umudu taşıyan birinci nesil göçmenler büyük zorluklarla karşılaştılar. Bir kısmı gerçekten döndü, bir kısmı ise bugün yarın derken işçi olarak geldikleri ülkelerde kaldılar. Karşılaştıkları pek çok problemi eğitim seviyeleri, dil problemleri nedeniyle anlatmakta yetersiz kalan birinci kuşağın sorunları ikinci kuşak çocuklarının dil öğrenmeleri ve daha aktif olarak toplumsal hayata katılma istekleri ve görünürlükleriyle daha fazla yankılanır olmaya başladı. Çoğu Avrupa’da doğmuş, ebeveyninin geldiği toprakların kültürünün yanı sıra, doğduğu ülkenin kültürüne de vâkıf olan ikinci ve üçüncü nesil artık ülkelerinin “problemli göçmenleri” olarak değil çözümlere katkıda bulunmaya istekli vatandaşları olarak tanınmak istiyorlardı. Bu gayeyle yeni kuşak mensupları artık yavaş yavaş sivil toplum hayatına katılarak, giderek dernekleşip karşılaştıkları problemlere çözüm arayışında aktif rol üstlenmeğe başladılar. Ebeveynlerinin eğitimsizlikleri nedeniyle çektikleri sıkıntıların farkında olan yeni kuşaklar benzer sorunların kökünden halledilmesi için “eğitim” bir olmazsa olmazdı… Eğitim merkezleri, eğitim yuvaları, eğitim kurulları açarak yeni nesillerin ve gençlerin eğitimine ve gelişimine katkıda bulunmayı, kültürlerarası etkileşim ve iletişim toplulukları ve birliktelikleri oluşturarak toplumdaki ‘birbirini yeterince anlayamama’ sorununa el atmayı, girişimci dernekleri kurarak ülkenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmayı, kadını toplumun merkezine konumlandıran platformlar tesis ederek her alanda aktif katılımını arttırmayı ve kültür-sanat merkezleri inşa ederek kendilerini bu yolla ifade etmenin yanında, geldikleri ülke ile yeni vatanlarından bir sentez çıkarmayı amaçlayan kurumların da temellerini attılar. Sivil toplum bazlı, sayısız proje ve faaliyetleriyle “birlikte yasama sanatına” katkı sağlama gayreti içerisinde oldular ve olmaya gayret ediyorlar. Tabii ki öğrenen kişi ve kurumlar olarak ta eksiklikleri görüp daha iyisi nasıl olmalı hususunda da öz eleştiri yapabilecek bir zihniyet te oluşmaya başladı diyebilirim.

Bugün dedelerinin ilk olarak işçi olarak geldiği Avrupa ülkelerinde doğan ve büyüyen ikinci ve üçüncü kuşakların her yıl artan sayıda bir kısmı artık Avrupa'da ne konuk ne de işçiler... Onlar artık sadece madenci, temizlik işçisi, ya da tamirci değiller... Eğitimleri, yetenekleri, heyecanları, istekleri ve dinamizmleriyle onlar bugünün Avrupa'sının yeni elitlerini ve fikir işçilerini oluşturuyorlar. Hiçbirinin hayalleri dedelerininki gibi sadece para kazanıp kısa süre sonra dedelerinin geldikleri ülkelere geri dönmek de değil...

Onlar artık bulundukları ülkelerin yeni sakinleri ve yarınları olacak olan yerlileri ve vatandaşları...
Bugün onları sanattan edebiyata, akademiden, spora, bilimden, kültüre, siyasetten eğlence sektörüne, modadan sinemaya hayatın her alanında rastlamak mümkün. Avrupa'nın yeni yetenekleri olan bu kişileri görmemiz için başımızı çevirip etrafı miza yalnızca biraz dikkatli bakmanız yeterli olacaktır. Taktiğimiz bir aksesuarın tasarımından oturduğumuz koltuğun yapımına; tuttuğumuz takımımızdaki futbolcuya, izlediğimize bir filme, okuduğumuz bir yazıya, dinlediğimiz bir müziğe, oy verdiğimize partiye, kısacası her yerde izini ve imzalarını göreceksiniz.

İkinci Dünya Savaşının yıkıntılarından yeni Avrupa'yı imar eden ebeveynlerin torunları bu kez önümüzdeki dönemin Avrupa'sını ve yarınını yetenekleriyle imar etmeye hazırlanıyor. Yeni kuşakların geleceğin dünyasına ülkelerini taşıyabilmeleri için ihtiyaçları olan tek şey kendilerine daha fazla inanılması ve yeteneklerini keşfetme adına fırsatlar verilmesi. Bu yüzden eğitim, kabullenilme ve kendilerine değer verilmesi her zaman olduğu gibi bugün de en önemli faktör olmaya devam ediyor. Gittikçe yaşlanan ve yeni yeteneklere, insan kaynağına ihtiyacı olan Avrupa'nın geleceği dinamizmini ve heyecanını bu yeni kuşakların eğitimine ve yeteneklerinin keşfedilmesine bu yıllarda yaptığı yatırıma borçlu olacak. Avrupa'nın dün olduğu gibi bugün de yeniden dogması ve hayat bulması bu kuşaklara fırsat verilmesine bağlı. Üstelik bu kez ihtiyaç duyduğu enerji ve yetenekleri kazanması için geçmişte olduğu gibi çok uzaklara bakması değil, kendi içine, yakınına bakması yeterli olacaktır... Yarının Avrupa'sını kuracak dinamik kadronun işlenmeyi bekleyen genç dimağları ve cevherleri önemli insan sermayesi bugün Avrupa topraklarında sadece keşfedilmeyi bekliyor...

Platform dergisi

Avrupa’ın ilk ve tek en uzun soluklu dergisi KADIN 16 yaşında.