ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKLE YAŞAMA!! KİŞİSEL ATALETİ YEN!!

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKLE YAŞAMA!! KİŞİSEL ATALETİ YEN!!

 

   Çoğu kişinin kulağına aşina ama anlamını bilmeden içinde bulunduğu durumun özetiydi attığım konu başlığım. Son yıllarda had sayfada işçisinden, yöneticisine çok insanın tercih ettiği bir bilim dalı oldu kişisel gelişimcilik.. Bence bunun ilkinin yaratıcısı "The Secret"kitabının yazarı Byern'di..Sonrasında tüm dünyaya yayılan bu bilim dalını Türkiye'ye kazandıran şüphesiz Mümin Sekman'dır..

 

  Hayatım boyunca öğrenilmiş çaresizlikle uzaktan yada yakından alakam olmadı. Öyle olsaydı; roman yazarı ve dergi yazarı olma hayalime dürbünle bakardım. Kimseyi taklit etmeden benliğinizde yeni bir benliğin imparatorluğunu kurmak sizi örnek şahsiyet yapar.. Örnek alın, ama taklit etmeyin..

 

  Hepinizin bildiği üzere geçtiğimiz yaz ilk romanımı çıkardım. İmza günü etkinliği için doğduğum şehre vefa borcumu ödemek babında dostlarımdan yardım istedim. Samsun'da doğmuş ama 16 yıldır gurbette olan biri için hiç kolay değildi tekrar gelip kürkçü dükkanında yer edinmek.. Hollanda söz konusu olsa çözülebilir bir problem gibi hızlıca çare üretirdim. Nereden başlayacağımı bilmeyen bir acemilik , gerginlik iyiden iyiye beni uykusuz bırakıyordu. İşte "iyi olacak hastanın doktor ayağına gelir"cümlesinin uzantısı böyle başladı.

 

  Gece telefonum çaldı. Facebook sayfasından 2 yılı aşkın olup tanışıklığımız olan hemşehrim birinin uzak tanıdık olduğunu öğrendim. Arayan kişi İLHAN YOLAYDIN..

 

  Ertesi gün yüz yüze tanışmaya gittiğimde karşımda kabadayı , racon vesaire takılan , konuşmaktan çok kükreyen bir adam gördüm. İtiraf ediyorum o akşam içimden" imza günü buna kaldıysa" diye inleyen isyanlar vardı. Ertesi gün imza günü ve etkinlik için ayarlanılan yer bir çay ocağından farksız.. Sinirden ağlamak üzereyim ve İlhan Yolaydın" ağlama, ben öyle şeylerden hoşlanmam" dediğinde dut yemiş bülbül gibi sustum. İnanamayacaksınız ama bir saatin içinde son derece iyi bir mekanı buldu bir çırpıda.. işin en çok komik yerine gelince gülerim , düşünürümde..

 

  " alo, ben İlhan Yolaydın. Yarın burada bir imza dalgası var. Yarın burada göreceğim sizi.."

 

  Şaşkındım ve içimden "bu nasıl bir davet şeklidir. İmza dalgası ne demek? Bu adam benim yaptığım işe dalga diyemi bakıyor.?"sorularının cevaplarıyla boğuşuyordum.

 

  O gece standı kurduk. Heyecandan sakinleştirici alıyordum. İmza günü etkinliğimizin olacağı o şık mekana vardığımda gözlerime inanamadım. Sabahın o saatinde o kalabalık.. Ardı arkası bitmeyen konuklar.. siyasiler, iş adamları, memurlar , yönetmenler vesaire..

 

  O gün şunu anladım. İlhan Yolaydın öğrenilmiş çaresizliğe tekme atıp kişisel ataletini doğuştan yenmiş.. Bazı insanlar girişkenlikleriyle, bazı insanlar itibarlarıyla, bazı insanlar hitabet sanatıyla çoğu şeyi başarırlar..

 

  O gün beni orada alkışlayan insanlar olayın bir kahramanını bilmediler. Ataleti yenmiş , öz güveniyle 12 saat içinde organize yapabilen kocaman dev insanı alkışlamalıydılar.. Yine bir imza günüm olursa alaylı yada akademik bir davet şekli farketmez; "imza dalgası var gelin" diyen bir dostum varsa ikinci alkış ona olsun.. İlhan Yolaydın'a büyük teşekkürlerimle..

 

Nilüfer Çakıroğlu

 

Platform dergisi

Denk Ramazan Bayramı