İkna etmenin yolu sol kulak

Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay’ın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve öğrencinin takip ettiği konferansta, Davranışbilimci Psikolog Kunter Kurt, insan ilişkilerinde renklerin, beden dilinin ve bazı davranışların karşı tarafta nasıl algılandığını esprili bir şekilde anlattı. İlgi ile izlenen sunumunda Kunter Kurt, “Korku kültüründe vicdan değil bağımlılık, yaranma zekâsı gelişir. Korkutulan insan bağımlıdır, kendisini seçeneksizliğe mahkûm edilmiş hisseder. Suçu cezalandırılan insan cezalandırılmış olmanın gönül rahatlığı ile yeni bir suça yönelir. En sevdiği şeylerden mahrum ederek cezalandırmayı seçin. Cezaevlerindeki tutuklularla yaptığım çalışmalar sonucunda, suçun babadan kaynaklı olduğunu gördüm. Anneden kaynaklı suç yok. Baba ahlâk merkezidir, anne sevgi merkezi. Sevgi merkezi doğru davranışlar sergileyip temeli sağlam tutuyorsa bunun üzerine sağlam bina yapılabiliyor” diye konuştu.


İkna yollarını da anlatan Kurt, şunları söyledi: “Sol kulaktan söylenen cümleler sağ beyinde kabul görüyor. İkna etmenin yolu sol kulağa çalışmaktan geçiyor. İnsanda iki görünümlü tek bir akıl vardır. Erkek yönetici düşünceyi kullanır, kadın yapıcı düşünceyi kullanır. Takım olduklarında her şeyi yönetecek güce sahiplerdir. Kadınların önceliği psikolojik ihtiyaçlardır. Sevgi ve şefkat, ilgi ve destek, istendiğini hissetme, terk edilmeyeceğine inanma, güvenlik ve korunma, iletişim ve danışma, takdir edilip onurlandırılma, maddi güven ve çocukların büyütülme aşamalarında sorumluluk paylaşımı. Erkeklerin psikolojik ihtiyaçlarında ilk sırada bağımsızlık ihtiyacı var. Ardından kendine güven, cinsel mutluluk, saygı görme, mücadele, adalet ve maddi bağımsızlık. Her cins birbirine ihtiyacı olanları vermekten imtina etmesin”.



 

Kadın daha çok mu konuşur?

 

Kurt, “Kadınlar günde 20 bin, erkekler ise günde 7 bin kelime ile konuşuyorlar. Ama buna gevezelik denmez. Aklınızdan geçirilen şeyler bile konuşma sayılır. Kadın aklından daha fazla şeyler geçirir. Kadın detaycıdır, süreç odaklıdır. Erkekse sonuç odaklıdır.

 

Kaygı, korku ve endişe anında dilin durumu ilginç. İnsanın korkudan dili tutulur mesela. Böyle bir anda damağa uygulanan bir baskı ya da dili damağın üstüne yapıştırma beynin sağ ve sol lobunun her ikisini birden çalıştırır ve korkuyu atlatmaya yardımcı olur. Sinirli olduğunuz anda bir söz söylemeden önce yutkunun. İkinci kez yutkunduğunuzda dilinizin damağınıza yapışmış olduğunu göreceksiniz” dedi.

 

Bağışıklık sitemini ayakta tutan timus bezini Japonların günde dört defa dövdüğünü kaydeden Kurt, “Bizde ağıt yakan kadınlar ona keza. İçli şarkılar dinlerken sinemize vurduğumuz yumruklar ona keza... Timus bezi üç şekilde aktif oluyor: Vurduğunuzda, kahkaha attığınızda ve dilinizi üst damağa yapıştırdığınızda. İnsan 21 gün içinde öğrenir ya da unutur. 21 gün sabrederseniz hedeflediğiniz her ne ise ona ulaşabilirsiniz. Çünkü 21 günde hepsi davranışa ve alışkanlığa dönüşür” şeklinde konuştu.

 

Organ diliyle konuşmayın

 

“Beni kanser edeceksin, kalbimi kırdın, sana gençliğimi verdim ve benzeri laflar organları biyolojik anlamda yorar” diyen Kurt, “Sizden olmayan bir şeyi bilinçaltınız fark ettiği anda direnciniz düşer. Doğru olmayan bilgileri organlarınız reddeder. Organ dilini kullanmaya başladığınız anda beyin o cümleyle ilgili organlarınıza kötü mesajlar gönderir. En çok organ dilini kullanan da kadınlardır. O yüzden ağrıları hiç bitmez. Bu dili terk eden insanlar sağlıklarına kavuşurlar” dedi.

 

Ön lobunuzu çalıştırın

 

Ön lobun çalıştırılmasını tavsiye eden Kurt, “İşin içinden çıkamadığımızda elimizi alnımıza götürüp kaşırız ya, işte o ön lobu çalıştırma hareketidir. Ön lob konsantrasyon, plan yapma ve problem çözme merkezidir çünkü. Büyüklerin elini öptükten sonra da o eli ön loba koyarız, secdeye varınca da ön lobumuzu yere yapıştırırız. Ellerinizi kilitlediğinizde sağ baş parmak mı üstte, sol baş parmak mı? Sağ baş parmağı üstte olanlar biraz daha duygusaldırlar. Sol baş parmağı üstte olanlar ise daha detaycıdır. Tepeden tırnağa her ayrıntıya dikkat ederler” dedi.

 

Başınız ne yana eğik?

 

İlginç bilgiler veren Kurt, “Serbest duruşunuz esnasında başınız sağda ise gelecek endişeniz vardır, solda ise geçmişle ilgili sıkıntılarınız devam ediyordur. Karşı tarafa "ezik" mesajı vermemek için dik durup çenenizi yere paralel tutmakta fayda var. Kullanmadığımız elimizle her gün yapacağımız on dakikalık bir çalışma başarıya götürür. Sağ el kısa süreli bellek ve öğrenme, sol el uzun süreli bellek ve hatırlama, her iki elinizi sıktığınızda yapabilme ve edebilme gücünü yani beyninizdeki her iki lobu birden faal edersiniz. Beyin loblarınızı kontrol edebilmeniz için kaşlarınızı kontrol edebilmelisiniz. Sizi küçük düşürmeye yönelik kasti soruları net olarak reddedin ve soruya soru ile karşılık verin. Mesela; ‘Bu soruyu neden sorduğunu öğrenebilir miyim?’ ya da ‘Tam olarak ne istediğini söyler misin?’ cümlelerinin sihrini tecrübe edin. Kendini önemsetmek mi istiyorsun, korktun mu, yoksa ne yapacağını mı bilemiyorsun? İnsanlar bu üç sebepten ötürü bağırır. Karşınızdakinin neden bağırdığını anladığınız anda kontrol sizdedir. İnsanda ters etki yapan me'leri, -ma'ları hayatınızdan kaldırın ki her şey istediğiniz gibi olsun. Malum, dayatılan her şeyin tersini inadına yapar insanoğlu. Olumlu cümlenin sonuna kondurduğunuz ama ile tüm olumlu sözleri bir anda olumsuz hale getirebilirsiniz. Hatırlamak istediğinizde gözlerinizi düz bir çizgi üzerinde sağa ve sola kaydırın, tarama yapar gibi yani, hatırlarsınız. Karşınızda size olumsuz konuşan bir insanın alın bölgesine atacağınız şizofrenik bir bakış onu dağıtacaktır” şeklinde konuştu.

 

Beden ve dil aynı konuşsun

 

Beden diliyle lisanın aynı olması gerektiğini savunan Kurt, “Beden diliniz ile konuşma diliniz müsemma olsun. Diliniz tamam derken, bedeniniz istemezükçülük etmesin. Önemli kararları sabah alın. Sabahın hayrını yadsımayın. Beyin sabah öğrenir, öğrendiklerini akşam yorumlar. ‘Neden’ sözü zihni kapatıcı, ‘Nasıl’ sözü ise zihni açıcıdır. Ön lobunuzu aktif hale getirmek için sebep yapamıyorum yerine, nasıl yapabilirim sözünü kullanın. Bir bardak çay iki bardak suyu, bir bardak kahve dört bardak suyu vücudumuzdan dışarıya atar. Kaybettiğiniz suyu yerine koymayı unutmayın. Susuzluğun bedeninizde sebebiyet verdiği yıkımı bilin ve onu susuz bırakmayın. Hatalarınızı kendinize samimiyetle itiraf ederseniz eğer o hatayı bir daha tekrarlamazsınız. Bilinçaltı ikna olduğu zaman bunu size tekrarlatmıyor” dedi.

Platform dergisi

Denk Ramazan Bayramı